1 Ağustos 2015 Cumartesi

"Başkalarının gözleri bizim zindanlarımız; başkalarının düşünceleri bizim kafeslerimiz."

Minik bir aranın ardından yine kitap ile dönüş yapıyorum :') Taşınma ve düğün hazırlıkları derken haliyle yazmaya fırsat bulamadım. Ama yazacaklarımı planladım ve sırada son okuduğum kitap olan Hakan Bıçakcı'nın yazmış olduğu Doğa Tarihi yer almakta.
Daha önce bahsetmiştim bazı kitapları sadece kapağının büyüsüne kapılıp alıyorum ve şu kitaba kadar bu his beni yanıltmamış hep çok sevdiğim kitaplar olmuştu sadece kapağı ile seçtiğim kitaplar. Güzel ve kötü gibi bir sıfatla kitap nitelendirmek doğru değil elbette ama bu kitap benim için bir nebze hayal kırıklığı oldu diyebilirim. İtiraf etmeliyim ki soyisim benzerliği de beni yanılttı. Sonra farkına vardım Barış Bıçakcı olmadığını :) Neyse kitap bize metropolde boğulmuş bir plaza kadının öyküsünü anlatmakta. Fakat anlatım bana biraz sığ ve sıradan geldi. Ama kurtarıcım aralara serpiştirilmiş alıntı sözler oldu. (Örneğin başlıktaki Virgina Woolf sözü) Yazar, kahramanını "hayalleri ancak bir beden göğüs ölçüsü kadar büyük" şeklinde nitelemiş. Kitap adından da anlaşıldığı üzere kahramanımızın adı Doğa ve metropolde boğulmuş şekilde yapay bir yaşam formuna sahip. Aslına bakarsanız ben İzmir İstanbul arası uçak yolcuğulumda bitirdim kitabı. Yani üzerinde uzun uzun düşünüp, bitmesin diye dua ederek okuyacağım türden bir kitap değildi ama getirisi olmayan kitap olmaz diye düşünüyorum. Kitabın eleştirilerine baktım da genel olarak vasat bir modern zaman eleştirisi şeklinde cümleler ile karşılaştım. Okuyup okumamak elbette size kalmış efendim mutlu günler dinlerim :'')
Kitap içinden sevdiğim bir cümleyi de usulca bırakıyorum şuracığa:
"Kimse romantik filmlerde veya aşk romanlarında olduğu gibi sevdiğini elde etmiyordu. Elde ettiğini seviyordu. Elde ettiğini sevdiğini sanıyordu."




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder